Bir Naturalistin Fotografları

(Bu yazıyı özelde dostum Mehmet Şen'in fotoğrafları ve Siirt'in güzelliklerine fotoğraflarıyla can veren değerli fotoğrafçılara ithaf ediyorum.) 


Bir şeyi hele bir eseri ele alırken ifadelerin kameti kıymetinden küçük kalması nasıl haksızlıksa aynı şekilde kıymetinden büyük biçmek de haksızlık olur. İfadenin gözlerini diktiği kelimeler eserin kendisi gibi olmalı. Hele ki bu eserler bir masum tepe gibi yalın, sonsuzluğa dönüşmüş bulut ve buğday tarlalarında yalnızlığın masumiyetine serpilmiş ağaç gibi duru ise... İfade de yalın ve duru olmalı... 





Fotoğraf, varlık üzerinde hergün binlercesini gördüğümüz nakşı, deseni berraklaştırıp, üzerindeki tozu kaldırıp, bir vazoya yerleştirmektir. 

Çiçeğin, böceğin binbir cilvesini, şölenini, ziyafetini bir tabağa koyup nazarlara sunmak...

Işığın tepelere, sulara,  vadilere, ağaçlara kondurduğu öpücüklerin ruha akseden nazını kadehe koyup ruha içirmek... 

Zaman ipine mandalla tutuşturulmuş geçmiş ve geleceği hazır zamanda bir zemine nakşedip edebileştirmek...

Sanki, ola ki kelimeye, kelama, kaleme serpilse dağılmasın sadefindeki dostluğu kadrajıyla ebedileştirmek... 


Ucu bucağı belirsiz dünya bahçesini çerçeveletip uzatmak... 

Bütün bunları bir fotoğrafçı yapar. 

Bazen... 

Bazen siyah ve beyaz ile sonsuzluğu seyreden bir karaltının hüznünde milyonlarca rengi gösterir, 

bazen mükemmel bir intizam içindeki binbir rengin halaya tutuşmuş cezbe halindeki çoşkusunu gösterir.


Bazen, akşamüstünün dünyayı kızıla boyayan renginden zaman ağacının tek meyvesi insanın ipince zaman ipine tutulu zarif ve garip mahzunluğunu tuvaline aksettirir. 

Bazen de bir mihmandar gibi ilk ışıkların davet eden ve tüm cömertliğiyle güne buyur eden güneşi tasvir ederek iç içe geçmiş umuda can verir.

Bazen köprü üstündeki yaşlı bir kadın öyle bir akseder ki orada tüm hayat ve varlık kadının kayıtsızlığıyla darmadağın olur, şaşkına döner. 


Bahçede Oturan Yaşlı Hüzün 

Oturduğu yerdeki o bakışta, ömür ipine dizili tüm anılar, yaşantılar sinema filmi gibi geçiyor, o simada pişmanlıklar, ayrılıklar, vefasızlıklar, kederler bir yazıdan daha iyi okunuyor, görülüyor. Acının, hüznün, sevginin, korkunun, cesaretin, pişmanlığın... kısaca alemin sonsuz sayıda hal ve duygusunu almaya müheyya eylenmiş fihristevarî kalbin aynası olduğu gözler, o binbir ahvallî mananın tercümanıdır. O göz artık onlarca ciltlik bir kitap, sözsüz bir müziktir. "Bir resim on bin kelimeye bedeldir," Çin sözünün tefsiridir. 


Suda boğulmaya terk edilmiş nehirde ıssız bir bekleyiş içindeki yalnız bir ağacın sancısını... 


Zarafet, bilmediğini bilmenin getirdiği tevazu, güzellik, asalet ile başını tüm onur ve heybetiyle açmış çiçeğin eliyle dirilen umudu...


Uçsuz bucaksız zaman mefhumunu  bir tek kare ile biricik ana, o bir tek zamana sığıştırarak kimine geçicilik, kimine ise koskocaman bir boşluk duygusunu vererek eldeki tek sermayenin acizliğini... 


O acziyeti hissedenin büyük bir sermayeye dönüştürecek kulluk definesine gebeliğini... 

Ve... Ruhun dışa vurum itkilerinden biri... kelimenin, notanın, fırçanın, sahnenin kaderdaşı ve yoldaşı...  

Sassız, sözsüz bir müzik... 

Sahnesiz, dekorsuz bir tiyatro... 

Fırçasız, tuvalsiz bir tablo... 

Ama notalar içinde bir tiyatro, sahnede bir fırça ve tuvalde bir dekor... Sanatın tüm nüanslarını heybesinde taşımaya malik olabilecek kareler... 

Sanatçının sanatına her bir dokunuş asıl sanatçıya bir yol olabilecek, hayranlık ve hayret olabilmeye vabeste bir definedir aynı zamanda. 

Tüm o efsunlu, endamlı, firûzan, yakutî... 

Ferahfeza, Itrî, Hafız, Şivan, Cizravi nağmeli... 

menekşe, püren, kekik kokulu... 

hüzün, ayrılık, sevda, umut duygulu karelerden taşan sanatın nida ettiği tek ve en esaslı hakikat sanatçısına ayna olmaktır. 

Ne mutlu o sanata ki eserden müessire geçer, 

Ne güzel sanattır ki sanatçıya ayna ola, 

Ne güzel sanatçıdır ki kainat kitabında sanatını teşhir ederek  daha ehven hazinelere malik olduğuna remizler göstererek bizlere hayatın dağdağasını, dalgalarını, tokatlarını hafifletir. 


Selam olsun Siirt'in fotoğrafçılarına ki ismi sadece talihsiz haberlerle dile gelen bu şehrin önüne, fotoğraflarını bir buket çiçek misali binbir emekle koyup; saklı, sırlı, eşsiz ve sahipsiz güzelliğini bir nebze de olsa gün yüzüne çıkarıp neşvünema verdiler. 

Her tarafından mananın sızdığı hayatın anlamına anlamlı bir anlam katmaları da değerlerine değer katıyor ve böylesi emek içinde olanlara ihtiyacımızı zaman her geçen gün yeniden tefsir ediyor.












Fotoğraflar: Mehmet Şen
Instagram hesabı: @naturalist1i


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kör Dövüsü

Beklenti Ihlali

Mutluluk