Sahi
O böyle ağlarken uzun bir seyahat başladı içime doğru. Tamarro'dan beri, hâki yolculuğun yönünü şaşırmış ve unutmuş biri olarak, iç yolculuğu hafife almışlığın sillesini atıyordu ağlayışı… Sahi en son ne zaman ağlamıştım? Ne zaman kendimle uzun uzun baş başa kalmıştım ve kendi dışımda başka birine ağlamıştım..? Uzun zaman olmuştu.Lise yurdunun ruhban, izbe, heyula ve derbeder yıllarında derinlere uzun uzun dalardım. Bütün yokluğuna ve ağırlığına rağmen hemen her şeyden bir yaprak gibi etkilenirdim.Çözemezsem, anlamazsam bile üzülürdüm. Bazen, üzüntüler öyle iç içe geçerdi ki neye üzüldüğümü ayırt edemez duruma gelirdim. Ne olursun Allah’ım derdim… Bari ne istediğimi bileyim derdim. Bir milletin onuruna mı, çocukluğumun oyuncağı, sırdaşı, oyunu ve her şeyi olan bir ablanın gencecik ölümüne mi?Önümde bir sınav vardı. Bu sınavı geçmezsem beni bekleyen talihsizliklere mi? Kısaca tüm bu eski ve kabuk bağlamış yaralara bir seyahat başladı içe doğru. Müthiş bir hızla ilerliyordu anıla