Biliyor musun?



Biliyorum, biliyorsun. Ama ben yine hatırlatayım kendime.

Seni kendileri gibi olmaya, düşünmeye, yürümeye gelenlere hayır demen gerektiğini;
Bir çocuğun doğallığında bulacağını kalabalıklarda bulamazsın gerçeğini bağırarak yüzlerine vurmak istediğini biliyorum.


Bir bebeğin gülüşünde, bir kuzunun anlattıklarında, bir zambağın türküsünden tat alamayanların yerleri olduğunu biliyorsun gürültülü yerlerin… 
Kendinden, kendi içinin sesinden kaçtığı mekanlar olduğunu biliyorsun, biliyorum…


Öyle kimsenin kimseyi duymadığı yerlerde, kendi sesinden kaçanların börtü - böcek - kelebek gibi basit meselelere takılmayacak kadar koca koca kravatlı, kalkık omuzlu büyük adamlar olduklarını biliyorsun, biliyorum…

  Evreni Yaratanın bir sivrisineği örnek göstermekten çekinmemekle büyüklüğünü gösterdiği halde büyü(k)müşlerin küçük masallara takılmayacak kadar büyüdüğünü zannederek nasıl da küçüldüklerini biliyorsun, biliyorum…

Ve bu zanla, “Onlar Allah’ı unuttu, Allah da onlara kendi kendilerini unutturdu.” gerçeğinin ağrısı olan kendini unutma, ihmal etme ile insanlıklarını nasıl fakirleştirdiğini… Diğer bir deyişle Sen küçük olsan bile, varlığa kibar olup aldırmazsan, içindeki mesajları okumazsan, Yaratıcı da seni unutturur kendine… biliyorum, biliyorsun.

  Biliyorum, biliyorsun… Bu boşluklarını sloganlar, filmler, reklamlar, rakamlar, şehirler, kalabalıklar vatan kurtaran meselelerle doldurmaya çalışırsın herkes öyle yapıyor diye ama diğer yanın daha beter yara aldığını derin derin hissederek… İçtikçe susadığın tuzlu su gibi çaresizce yudumlarsın herkes öyle diye...

  “Herkes yapıyor ya da bizden öncekiler böyleydi”ye göre biçtiğin hayatın elleri cebinde ıssızca dolaşıp durur amaçsızca, biliyorsun, biliyorum…

  Kendini kaptırıp delicesine peşinden gittiklerin bir bir yalnız bıraktıklarında zambağa konmak istersin, çocuğa sarılmak istersin, kum tanesi olmak istersin mesela… Ama bu sefer tat alamazsın biliyorsun… Kulağın tadını sesin yüksekliğine alıştırdığın frekansı, arının sesinden tat alabilecek bir ayara tutturabilecek misin bu sefer?

  “Bu muydu arkasından gittikleriniz, bugün sizden bir ateş nöbetini savabiliyorlar mı?” gerçeği seslendirilince; ya da araftakiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslenerek: “Ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağladı.” incileri saçıldığında topluluğunun sayısına güvenenlerin ve kitleleri arkasına sürükleyenlerin kazandırdıkları ile Nahl’ın, Fil’in, Tin’in, Rad’ın, Ankebut’un, Bakara’nın ve Kamer’in kazandırdıkları eşleştirilince sonucun ne olduğunu biliyorum, biliyorsun…

  Hızla, hırsla, bitip tükenmeyecekmiş gibi koşmakların bir tarafa, senin bir tarafa ayrıştırılacağın gün bir de bakmışsın ki amellerin zayi olmuş…Yapıp ettiklerin sıkıntın, sarkıntın olmuş boynuna. A’raftakilerin yüzlerinden tanıdığı kimselerden olursun utanarak… Biliyorsun, biliyorum…

  Rabbim, “Kur’an hayatı ibadet etmek için indirildi, insanlar ise onun kıratını ibadet edindiler” hakikatindeki hayatımızı Kur’an'la ibadet edenlerden eylesin; salt kıratını ibadet edenlerden değil…”


(s. nazlı) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kör Dövüsü

Beklenti Ihlali

Mutluluk